3 Mart 2013 Pazar

OYUNUN KURALLARI


OYUNUN KURALLARI


                      
                                                                 “Gösteri öyle bir birikim aşamasındaki sermayedir ki, imaj haline gelir. “
                                                                                        Guy Debord- Gösteri Toplumu

     Parodik bir kolajdan ibaret olan, popüler kültürümüzün uyumlu kahramanları, popüler "entelektüeller" için, tutarlılık zorunluluğu yoktur. Her şey, her şeye bağlıdır, tarihsel olaylar hikayeleştirilebilir ve özdeşleşme sunularak bir Hollywood filmi duygusallığına çevrilebilir, mantığı ortadan kaldırma adına, aynı kelimelerle yapılan tekrarlarla, basit koşullanmalar yaratılabilir. Bol kullanılan terimler ve sıfatlarla, kişiler ve fikirler birleştirilip, kelimeler bilgilendirme işlevlerinden uzaklaştırıp, duygu çağırıcı simgeler olarak kullanılabilir. Karşıtı adına hayali bir fikir üretilip çürütülebilir. Hiç bir şey, hiç bir şeye bağlı değildir ama her şey tüketim kültürüne bağlı olmalıdır. Bu kuralın sahnede kalmanın ana şartını çok iyi bilen popüler entelektüel, bunun dışında var olan düşünceleri görmezden gelir, bunu yapamazsa da, bu fikirlerin güçlendikleri noktada, hedef kitlesine göre, içeriğini boşaltıp, tüketim kültürüne adapte etmeyi, aldığı dolgun maaş karşılığı, patronlarına bir ek iş olarak sunar. 
     

    Sosyolojik temel sınıflandırmalar yasak bir alanı içerir. Şirketlerin “geniş insiyatifli” ve espresso makineli, cool ofislerinde çalışan esnek uzmanların, özgün ve bundan ötürü ayrıcalıklı olduğu, yönetilmedikleri ve seçimlerinde özgür olduğu yanılsamasını yok edebileceği için, sınıflandırma, dar görüşlülüğün ürünü ve insanları nesneleştirme olarak gösterilmelidir.Ayrıca tutarlılık gerektiren bir sosyolojik sınıflandırma geleneği, manipülasyon olasılığını da yok edecek, tarihsel bir bakışla bakılmasının yolunu açacak ve bu anın hazcı tüketim kültürüne bir engel teşkil edecektir. Tüketim kültüründe, insanlar anlık zevklere yoğunlaşmalı, geçmiş ve gelecek algısı var olmamalı, belirsizlik ve beklentisizlikle yaşamalı ve işler kötüye gittiğinde alışverişe çıkmalıdır. Sonuçta entelektüellerimizin patronları da aynı kişiler ya da birbirleriyle çıkar ortaklığı olan kişilerdir ve kimse patronunun altını oyduğu için elbette ki ,maaş alamaz. 

     Bu oyunun devam etmesi için ise, "ignore" (görmezlikten gelme) taktiğini uygulamaktan sinirleri yıpranmış uyumlu entelektüellerimizin, patronlarından küçük bir ricası vardır, "kültür otoritesi" olmanın tek şartının otorite olarak tanınmış olması. Bu da oyunun kurallarını kabul etmeyen herkesin patolojik ilan edilmesiyle mümkündür. Sınıflara ve kişilere göre, zaman zaman Freud yardıma çağırılabilir ve aile sevgisi görmemekten kaynaklanan bir patoloji yaratılabilir. Zaman zaman, mahalle kavgası çiğliğindeki gizil kıskançlık ve haset, kimi zaman öfkeli bir psikopatlık, eksiklik memnuniyetsizlik, tanımlanan ve patolojik kılınan kişilere göre değiştirilerek kullanılabilir. Nasıl yapıldığı önemli değildir, eleştirel olanlar mutsuzdur, gerçekçi ve eleştirel bir mutluluk yoktur, mutluluğun kabülü aptallığı içerir, ( burada koşulların kötülüğünden sınırlı ve zararsızca bahsedilebilir.) , mutsuz olanların (koşulların çok iyi olduğu var sayılarak) kendisiyle ilgili sorunları vardır, daha iyi tahlil yapabildiklerini düşünen ve meşhur olmayanlar (başarının koşulunun son zamanlarda sisteme hizmet etme yeteneğinden bile iyice uzaklaştığı ve bağlantıların birincil hale geldiğini yadsıyarak) kıskançtır…vs. Otoritenin tek şartı otoriteliğin kabülüdür, ve  artık onu denetleyecek ne bir agora, ne de bir sosyallik kalmıştır, bu nedenle istediği kadar saçmalamakta serbesttir. Özet olarak işin özü, eleştirel olanları her nasıl olursa olsun, patolojiklikle sınıflandırmaktır. Bunu yaparken, daha becerikli olanları, o çok karşı olduğu ve tozlu raflarına kaldırdıkları sosyoloji kitapları ve sınıf tahlilleriyle bunu yaparlar. Zaten kodlama ve sınıfsal tahlil, muhaliflere yasaklanmıştır, sistemi oluşturanlar tarafından fişlemeye kadar olan bir özgürlük alanı vardır. (Sistemin temsilcileri, bu çalışma ve tahlillerini çok ulu orta dillendirmeyip, yalnızca strateji belirlemek için kullandıkları için, reklamcıların ordan burdan yapıştırdığı anlamları yüklediği fetiş nesnelerini tüketerek kendini var eden, "küçük kara balıkların" özgünlük ve özgürlük yanılsamaları yok edilmediği için bu bir sorun teşkil etmez. Zaten bu sınıfın üyeleri, görece ayrıcalıkları konumunu korumak için sistem ile fikirsel bir işbirliği içindedir ve sistemin kendilerini fişleyebilme özgürlüğünden çok, "kendileriyle sorunlu olan öfkeli ve tatminsiz" muhaliflerin (belki de bir yaşam danışmanı edinmelidirler.) "dar kafalı" ve trendlerin dışındaki sıkıcı tahlilleri rahatsızlık vericidir. Kazananlar ve şöhret söz konusu olduğunda (şöhretin de bir tüketim nesnesine yüklenen anlamın değişik bir anlatımı olduğunu sistem yöneticileri bilmektedir) insanların arzularının yarattığı yanılsamayla, gerçekleri görmek konusundaki yeteneksizliklerini bilen sistemin yöneticileri böylece, kendilerinden dolgun maaşlar alan, “kazanan” entelektüellerin, eleştiri üstü kalacağı bir ambians sağlarlar. 

             

              Oyunu korumanın bir yönü de, kazananlara dokunulmazlık görüntüsü vermektir. Bu kazanan entelektüeller, aynen İngiltere'nin genç ve dinç imajı adına, sömürge ülkelerindeki diplomatlarının bir zamanlar, yaşlanmadan emekli edilmeleri gibi, bu entelektüeller de başkaları tarafından yenilmeden önce, sistemin yöneticileri tarafından ipleri çekilerek bitirilir ve gerekirse yeniden kullanılmak üzere bir köşeye yerleştirilir. Zaten zaafı sahne bağımlılığı olan bu uyumlu entelektüeller, yeniden oyuna girmek için her şey olmaya razıdırlar. Zaten hiç bir şey de hiç bir şeye bağlı değildir. 

     “İktidarın kaynağı simülasyona uğratılmış bir mekana hükmetmektir ve gücü söylemlerinin gerçek olmadığını bilmesinden gelir. İktidar olarak yönetmek, bir gerçeklik olarak ölmek ve bir tuzak olarak kendini üretmektir.” Ne gariptir ki, kendi söylemlerinin gerçek olmadığını bilen iktidarın tersine  yönettikleri, bu söylemlerin gerçek olduğunu kanıtlamak için efendilerini güldüren, bir çaba içindedirler.

     Oyunun devam etmesi, kurallarının akıllıca olmasında değil, kazananların dokunulmazlığı yanılsamasına bağlıdır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder